94 yıllık Cumhuriyet Hükümetlerinde 27 Başbakan görev yaptı. İlk Başbakan İsmet İnönü ile son
Başbakan Binali Yıldırım'ın diğerlerinden farkları vardır. Özellikle de Binali Yıldırım'ın..
Binali Yıldırım, Başbakanlık yaptığı 94 yıllık hükümet sistemini ortadan kaldırmak için çok çalıştı. Yeni
sistemin faziletlerini anlatmak için de gece-gündüz tüm Türkiye'yi dolaştı. Ve başarılı da oldu.
Cumhuriyet döneminin 27. Başbakanı olan Binali Yıldırım, yaklaşık bir asırdır bu ülkeyi idare eden
Başbakanlık sistemini kendi elleriyle Beştepe'ye teslim etti.
Gelinen noktada, yaşanan olaylarla, bir devlet adamı olarak mutlu muydu?
Yeni Meclis Başkanı Binali Yıldırım'ın, makam odasına girerken bunu düşündüm.
"Mutlu musunuz, yeni sistemden umutlu musunuz?" diye de sormak aklımdan geçti.
***
Yaklaşık 60 gün önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na seçilen, son Başbakan Binali Yıldırım,
Meclis'i yeni yasama dönemine hazırlıyor. 1 Ekim'de açılacak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
kürsüsüne oturacak. Eski başkan, İsmail Kahraman tarafından kaldırılan, Frak'ı yeniden giyecek mi
bilmiyorum.
Ancak, eski başkan Kahraman'dan ağızları oldukça yanan siyasi parti grupları, Binali Yıldırım'dan daha
hoşgörü bekliyor.
Öyle de olacak sanıyorum.
Dünkü görüşmemizde bunu hissettim. Görüşmemizde diyorum. Çünkü, göreve geldiğinden bu yana
sorularını cevapladığı tek Gazeteci ben olmuşum. Bir hafta önce "Parlamento Muhabirleri Grubu"
üzerinden istediğim randevuya cevap aldım. Değerli meslektaşım, Basın Müşaviri Sinan Çetin, başkanın
çok yoğun kabulleri olduğunu ancak benimle gün içinde mutlaka görüşeceğini söyledi.
Bu görüşme, akşam saatlerinde mümkün oldu.
Ancak, bu kadar yoğun bir gün geçirmesine rağmen sanki, güne yeni başlıyor ve ilk kabülünü yapar gibi
bir görüntüeydi Meclis Başkanı Binali Yıldırım. Hiçbir yorgunluk yoktu yüzünde!
Ayakta, gülümseyerek karşıladı beni. Kameraman hazırlıklarını yaparken ayaküstü sohbet ettik. Yeni
görevinin hayırlı olmasını diledim, kutladım. Teşekkür etti. 1983 yılından bu yana Parlamento Muhabirliği
yaptığımı duyunca "Maaşallah" dedi.
***
Meclisin açılmasına sadece 15 gün kaldı. Aklımdaki ilk soru, milletvekillerinin yumruklu kavgalarıydı.
Dokunulmazlıkların görüşüldüğü Anayasa Komisyonu'ndak kavga, gözlerimin önünden gitmiyordu. O
kavgaya karışan başta Metin Külünk olmak üzere birçok AK Parti Milletvekili artık Parlamento çatısı
altında değil. Ancak, gözlerimin önünde gerçekleşen o kavgadaki kin ve nefret kusan yumrukları, ceketini
kafasına geçirdikleri milletvekili arkadaşlarının kafasına inişlerini unutmam mümkün değil.
" Buraya kavga etmek için gelmiyorlar"
Meclis Başkanı Binali Yıldırım'ın buna taviz vermeyeceğini anlıyorum. Bu soruma verdiği
cevaba, " burası Gazi Meclis, Cumhuriyeti kuran bir Meclis" diyerek milletvekillerinin bulundukları yeri
hatırlattı.
" Burası, kavga sözünün en son kullanılması gereken bir yer. Meclisimizin her bir üyesi
milletvekillerimiz, bölgelerinden binlerce insanın oyunu, desteğini alarak buraya geliyorlar. Bizleri buraya
gönderen vatandaşımız, bizden kavga değil, memleketin ihtiyacı olan işleri bekliyorlar. Kanunları
bekliyorlar, denetim mekanizmalarını çalıştırmamızı bekliyorlar. Ben, başkanlığım dönemimde
münakaşayı değil müzakereyi daha fazla önemsiyorum. Bu yönde de bütün gruplarla gereken
işbirliğini yapıyorum. Yapmaya devam edeceğim. Meclisimize yakışan da budur."
" İç tüzükte taviz yok."
Meclis açılmadan, iç tüzükte yapılacak değişiklik, muhalefeti ayağa kaldırdı. Bu değişikliği,
"muhalefetin sesi kısılıyor" diye yorumladılar. Binali Yıldrım bu soruma, gruplar arasında yeni bir
gerilim yaratmaması için kelimelerini özenle seçerek cevap verdi:
" Tepki koyacak birşey yok. Daha yapılmış bir şey de yok. İç tüzüğün, değişen Anayasa'ya göre
ve hükümet sistemine göre güncellenmesi, ona uyarlanması lazım. Bunun tepki gösterecek bir yanı yok.
Bu iç tüzük değişikliğini yapamazsak, bu Meclis'te, geçmiş dönemin iç tüzük sistemini uygulamış
oluruz. Böyle birşey yok. Artık referandum oldu, seçim oldu. İç tüzük de değişmek durumunda. Gayet
tabi her grubun içtüzüğün değişmesi ile ilgili görüşleri, önerileri olacak. Ümid ederiz ki; bu iç
tüzük değişikliği ittifakla gerçekleşsin. Birinci tercihimiz budur.Ama bu mümkün olmazsa demokrasinin
gereği yapılacaktır. Nihayet, çoğulcu demokrasi var. Orada görüşülecek, konuşulacak bir sonuç
alınacaktır. İşi, iç tüzük değişikliğini ortada bırakmak asla söz konusu değildir."
" Alevi sünni ayrışmasını katiyen doğru bulmam "
Türkiye'nin zirvesinde oturan İkinci isim olan Meclis Başkanı Binali Yıldırım, Muharrem ayı
nedeniyle birlik ve beraberliğe katkı yapacak bir açıklama da yaptı. Memleketinde, Alevilerin ve
Sünnilerin bir arada yaşadığı topraklarda doğduğunu ve büyüdüğünü anlattı.
"O nedenle böyle bir ayrışmanın ülkemiz için büyük bir felaket olacağını" bildiğini aktardı. Yıldırım
bu konuda şunları vurguladı:
"Hepimize düşen, birliği beraberliği kardeşliği daim kılmak ve yaratılanı yaratandan dolayı hoş
görmektir. "Gelin canlar bir olalım" diyor Alevi öğretisi, Hacı Bektaş-ı Veli, Anadolu erenleri. Dolayısı
ile birbirimizi dışlamak, birbirimizi ayrıştırmak, hem dinimize sığmaz hem insanlığa sığmaz. Yapmamız
gereken farklılıklarımızı zenginlik olarak görüp kucaklaşmak ve bir olmaktır."
Cem Evleri'nin Hukuki statüsü
Bu birleştirici sözcüklerin ardından da " Cem Evleri'ne hukuki statüsünü" sordum. Cem Vakfı Onursal
Başkanı İzzettin Doğan'ın bu konudaki çağrılarını ve AİHM kararlarını aktardım.
Meclis Başkanı Binali Yıldırım'ın bu konuda da söyledikleri de önemliydi:
" Bu konuyla ilgili olarak, sayın Cumhurbaşkanı, seçim beyannamesinde, hem de seçim
kampanyasında çok açık mesajlar verdi. Aslında bu konuda mesafe de alındı. Bu konuda bir
düzenleme ihtiyacı olursa TBMM olarak seve seve yapacağız."
15 gün sonra açılacak TBMM Genel Kurul çalışmalarında başarılar dileyerek başkanlık makamından
ayrılırken, son Başbakan Meclis Başkanı Binali Yıldırım bey bir başka görüşmeye geçiyordu..