Her insanın aklından günün birinde bir dizide yada filmde rol almak geçer mi? Şaşırtıcı ama, geçiyormuş.
Bir Ankara Polisiyesi Behzat Ç’yi beğeniyle izleyen bir kişiyim. Dizide en çok hoşuma giden şey ise oynayan kişilerin adeta rol yapmak yerine kendilerini oynamalarıydı. Her şey doğal geliyordu bana. Cinayet masasında görevli polislerin aralarında geçen kavgalar, ”lan”lı konuşmalar, savurdukları sunturlu küfürler, cinayet soruşturması sırasında bazen sert, bazen acımasız tavırları gerçekten doğaldı. Dizide başrolü oynayan Erdal Beşikçioğlu başta olmak üzere, tüm karakterler rollerinin hakkını veriyorlardı. Ben de bu dizide oynamalıyım, diye düşünüyordum.
Cinnah’taki ofise gittim. Dizide rol almak isteyenleri değerlendiren Hakan Bey’e kendimi tanıttım. “Ben de dizide figüran olmak istiyorum” dedim. Hakan bey son derece nazik ve işinin ehli bir kişiydi. “Size göre bir rol var galiba. Bir deneme çekimi yapalım. Şu metni ezberleyin. Sonra konuşalım” dedi. Rol, işsiz olan çocuğu öldürülen bir babayla ilgiliydi. Metne birkaç kez göz attım. Sonra deneme çekimi yapıldı. O anda yaşamın baştan sona bir tiyatro olduğunu hissettim. Farkı şuydu: Behzat Ç’nin provası vardı ama yaşamın provası yoktu.
Hakan beye teşekkür edip oradan ayrıldım. Aradan birkaç gün geçti. Bu girişimimden haberi olmayan eşim Nuray telefon etti, “Seni Behzat Ç’den aradılar” dedi. Bozuntuya vermedim. Dizinin setine gidip onlarla röportaj yapmayı düşündüğümü söyledim. Hemen telefonla Hakan beyi aradım. Adam Film’in Genel Müdürü Yalçın Kümeli’nin benimle görüşmek istediğini söyledi.
Buluştuk. Yalçın bey, “kalıbının adamı” sözüne uygun, son derece nazik, o kadar da titiz ve dikkatli bir yöneticiydi. Bana, “Neden bu dizide oynamak istiyorsunuz?” diye sordu. Behzat Ç’nin doğallığı ve gerçekçiliğinin ilgimi çektiğini belirttim. Anlaştık. Öldürülen Cemil isimli işsiz gencin babasını oynayacaktım.
Çekim günü Çubuk’taki Gazi Üniversitesinin yerleşkesine gittik. İlk kez bir film ekibi ile iç içe olmak gerçekten heyecan vericiydi. Soğuk bir havada bahçede kurulan masalarda çekim ekibi ile birlikte yemek yendi. Çekim öncesi Ayça Eren’le(Şule) sohbet ettim. Behzat Ç’yi çok üzdüğünü söyledim ona. Bana, “Öyle demeyin. Sadece rol icabı” karşılığını verdi. Behzat Ç’nin hayalini sık sık gördüğü kızı, sempatik Ecem Arıkan’ın annesiyle tanıştım. Sette kızı gibi o da heyecanlıydı.
Sıra çekime geldiğinde Hastanenin morguna girdik. Ben ne yapacağımı yönetmene anlattım. “Tamam, bir yap da görelim” dedi. Rolümü yaptım. “Tamam, çekelim” dedi ve o sahne çekildi.
Morgun hemen önündeki bankta oturduk. Yanımda dizinin çok sevilen karakteri Hayalet(İnanç Korukçu) vardı. Akbaba (Berkan Şal) ise ayakta duruyordu. Bana birkaç soru sordular. Yanıtları verirken rolün büyüsüne kendimi kaptırmış olmalıyım. Çekim bittikten sonra sette aldığım yüreklendirici övgüler içimi ısıttı.
Benim Behzat Ç’de bu rolü alma sürecimi başlatan Hakan beye, Adam Film Genel Müdürü Yalçın Kümeli’ye, birlikte oynadığımız sahnede beni yüreklendiren İnanç Korukçu(Hayalet) ve Berkan Şal’a (Akbaba), yönetmenler Doğan Ümit Karaca, Zekeriya ve Genel Yönetmen Serdar Akar’a, emeği geçen herkese teşekkürü borç biliyorum. İyi ki varlar. Hepsinin başarılarının sürekli olmalarını diliyorum.
Bir teşekkürüm de 37 yıllık eşim Nuray’a. Benim rol yaptığım sahneyi birlikte izlerken gerçekten heyecanlanması çok hoşuma gitti. Nihayet, “İyi rol yapmışsın” dedi.
Telefonla arayan, cep mesajlarıyla yüreklendiren, beni kutlayan, işi gırgıra vuran, dalgasını geçen tüm dostlarıma da kucak dolusu sevgiler…