1984’lü yıllar, Bodrum’a çok sık gitiğimiz yıllardı.. Ankara’lı bir gazeteci için,
tatil amaçlı olmasa da Bodrum’a gidiyor olmak büyük keyifti... Çantaya atılan
mayolar bazen Ankara’ya kuru da dönseler de, önemli değildi.. Önemli olan
Bodrum’un havasını almaktı.. Cevat Bilkiç’in Belediye Başkanı olduğu dönemdeki
Bodrum da bir cazibe merkeziydi..
O yıllarda tatili, özellikle de Bodrum’u seven bir Başbakanımız vardı.. Rahmetli
Turgut Özal, Ramazan ayı dahil fırsat buldukça Ak-Tur’daki evine kaçardı.. Tek
hoşlandığı şey gazetecileri atlatmak olduğu için bazen sahura kadar kumsalda
oturur, gözlerimizi Özal’ın evine diker beklerdik..
Böyle günlerin birinde Özal, sahura kalkınca bizi sahilde gördü ve benimle bir
gazeteci arkadaşımı balkona davet etti.. Kendisi ve eşi Semra Özal pijamalıydı.. Evin
balkonuna oturduk. Malatya’dan gelen kiraz ve kayısıyı yerken ülke meselelerini
konuştuk.. Tabii yazılmamak kaydıyla.. Aradan 30 sene geçti ve verdiğim söze sadık
kalarak bunları yazmıyorum..
Ancak bu tarihlerde Doğu ve Güneydoğu’da, bu güzel Bodrum tatiline gölge
düşüren 2 olay meydana geldi.. Terör örgütü PKK’nın ilk eylemlerinden maalesef,
Eruh ve Şemdinli baskınları gerçekleşti..
İşte bir Pazar sabahı yine o günlere dönmek zorunda kaldım.. Çünkü 15
Ağustos 2014 tarihinde Eruh baskınını gerçekleştiren teröristin heykelinin
Diyarbakır’a dikildiği haberini görünce, o bölgeye terör saldırıları nedeniyle çok sık
giden bir gazeteci olarak yaşadıklarım, gözümün önünden geçti..
Terör örgütü PKK, sesini ilk olarak Ağustos 1984’te Eruh’ta yaptığı baskınla
duyurdu.. Rahmetli Başbakan Turgut Özal da yine Bodrum-Göcek tatilindeydi..
Özal, daha sonraki 30 yıl uğraşmak zorunda kalacağımız, ülkemizin en önemli
sorunu haline gelecek olan bu ilk Eruh baskınını tatilde, “ büyütülecek bir şey yok ”
olarak değerlendirdi.
Ama ben adımın Emin olduğu gibi biliyorum ki; Rahmetli Turgut Özal, terör
örgütünün propagandasını yapmamak, onlara prim vermemek için böyle
konuşmuş, önemsemediğini belirtmek için de tatilini kesip Ankara’ya
dönmemişti.
Yoksa, Eruh baskınının ardından Genelkurmay Başkanlığıyla konuştuğunu,
bölgede operasyon başlatılmasını istediğini ve başta Milli Savunma Bakanı zeki
Yavuztürk olmak üzere bakanlarına gerekli talimatları verdiğini biliyorum..
Rahmetli Turgut Özal, Eruh baskınından 12 gün sonra 27 Ağustos 1984
tarihinde Ankara’ya döndü.. Doğruca Çankaya Köşkü’ne çıkarak Devlet Başkanı
Kenan Evren’le durum değerlendirmesi yaptı..
Ankara’ya dönen Başbakan Turgut Özal, terör saldırısı ile ilgili aynı
“umursamaz” tavrını sürdürecek ve “büyütülecek bir şey yok..Basit bir eşkiyalık,
terör olayıdır, bastırılmıştır” diyecekti..
Saldırıdan hemen sonra tatilini kesmemesiyle ile ilgili yapılan eleştirilere ise
katılırsınız, katılmazsınız ancak şu tarihi sözlerle karşılık vermiştir:
28 Ağustos 1984 Salı.. “Bir tatili bile çok görenler oldu.. Tatilimi bile
eleştirdiler.. Türkiye’de bir Başbakan, ileri modern ülkelerin başbakanları gibi
tatil yapamıyor..”
Teröristler Ağustos ayındaki Eruh baskınından sonra 2 Ekim 1984’de de
Şemdinli Zorgeçit’te bir askeri aracı pusuya düşürerek Yüzbaşı Bilal Özbilgiç,
Başçavuş Ali Kaya ve Er İsmail Şeremet’i maalesef şehit ettiler..
Baskından 2 gün sonra;
Ankara- 4 Ekim 1984: Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Mesut Yılmaz,
Şemdinli olaylarıyla ilgili bir açıklama yapmaktan kaçınacak ve açıklama yapma
yetkisinin Genelkurmay Başkanlığı’nda olduğunu hatırlatacaktı. Yılmaz’ın,”
sıkıyönetim bölgesi olduğu için açıklama Genelkurmay Başkanlığı tarafından
yapılacak” sözlerinin günümüzde nasıl yorumlanması gerektiğini sizlere bırakıyorum..
6 Ekim 1984 Pazar günü: Doğu ve Güneydoğu gezisinden dönen Devlet
Başkanı Kenan Evren, baskından 5 gün sonra, Özal’la Çankaya Köşkü’nde bir araya
geldi.. Başbakan Özal yine bir tatil günü yaptığı bu görüşmeden sonra gazetecilere, “
sınır köylerinin silahlandırılacağını ve köy korucularına ücret verileceğini ”
söyledi ..
Malazgirt- 7 Ekim 1984: “ Kış bastırmadan bölgeyi görmek istiyorum”
diyen Başbakan Turgut Özal, İçişleri Bakanı Ali Tanrıyar ve Milli Savunma Bakanı
Zeki Yavuztürk’le birlikte PKK’nın saldırdığı Eruh ve Şemdinli’ye gitti.
Eruh’ta yaptığı konuşmada, “ Hudutlarımız çok partili demokrasi ile idare
edilmeyen ülkelerle çevrilmiştir. Bu olayların arkasında çevre ülkelerin
kıskançlıkları yatıyor.. Eruh ve Şemdinli olaylarını, ipleri dışarıda bir avuç hain
meydana getirdi.. Vatanı bölmek amacına yönelen bedhahlar gerekli dersi
alacaklardır..” dedi..
Şemdinli- 8 Ekim 1984 Pazartesi: Şemdinli’de Özal’a brifing veren
Tuğgeneral Kenan Sancar, bugünk iktidarın “itibar” verdiği Barzani ile ilgili 30 yıl önce
şunları söyledi:
“ Bütün bu ayrılıkçı unsurlar, Barzani ve liderleri tarafından himaye
görmektedir. Teşvik ve tahrik edilmektedir.. Barzani kuvvetlerinin tedip
edilmesinin şart ve elzem olduğu görüşündeyim..”
Turgut Özal ise aynı gün Eruh ve Şemdinli meydanında yaptığı konuşmalarda
şunları söyledi:
“Türkiye üzerinde emel besleyen gafiller, başlarını milletimin sert
göğsünde kıracaklardır. Herkesin dostluğunu aradığı güçlü Türkiye
Cumhuriyeti, iki-üç kurşun sıkan, beş-on tane baldırı çıplak karşısında mı
duramayacak? Yılanın başı küçükken ezilecektir.
Olaylara hakimiz. Aslında bunlar basit hadiseler. Ama halkımızı
heyecanlandırmak istiyorlar... Hadiselerin hepsine hakimiz.. Ama bunu fazlaca,
abartıp milletimizi lüzumsuz heyecana götürmeyelim.. “
Kendi arşivimden aktardığım bu olaylar ve Rahmetli Başbakan Turgut Özal’a
ait açıklamalar, terör olaylarının ilk günlerine aitti..
Bodrum’dan başlayan ve eski Başbakan Erdoğan’ın “Kürdistanına” kadar
geldiğimiz noktayı ve yapılan açıklamaları siz yorumlayın..
Ancak, Diyarbakır’a dikilen teröristin heykelinin de “ ucube ” sayılarak,
yıkılacağı günü de sabırsızlıkla bekliyorum..
Tabii Doğu ve Güneydoğu’yu terör örgütüne bırakan yetkililerin, cesaretleri
varsa..