Her şey Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, “Danışmanlar da şiddetin içinde yer aldı” demesiyle başladı.
Anayasa Komisyonu’ndaki toplantılar boyunca hiç oturmayan, sürekli ya görüntü alan ya da ayakta “ tetikte” bekleyen ve salonun her tarafını dolaşan Ermeni kökenli Garo Paryan, “Hayır. İftira atıyorsun” diye Bakan Bozdağ’a karşılık verdi.
TBMM’deki tüm kavgaların “başrol oyuncusu” Garo Paryan’ı, AK Parti grubunun “Body Gard”ı Mehmet Metiner tersledi.
Oysa AK Parti grubunun kavgacıları, Mehmet Metiner ile Metin Külünk daha yeni gelmişlerdi komisyon salonuna. Garo Paryan’ı iteklemeye başladılar. Sanırım birçok AK Partili, tepkili oldukları Garo Paryan’ı dövmek için sırada bekliyordu. Komisyon salonundaki yaklaşık 2,5 saatlik sükunet böylece bozulmaya başlıyordu.
Neler yaşandı…
Saatler 14.15’i gösterdiğinde, kalabalık bir AK Partili grupla Halkla İlişkiler binasına birlikte girdim. Hepsi Anayasa Komisyonu’na gidiyordu. Dikkatimi çekti. Komisyona gelen AK Partililerin tamamı, adeta seçilmişler gibi, grubun en uzun boylu, iri yarı milletvekilleriydi. Aralarında hiç kadın milletvekili yoktu. Belli ki bir amaç için Anayasa Komisyonu salonuna gidiyorlardı. Aralarında konuşurken, HDP’lilerin “Dağ Kadrosu” ile salona geldiğini konuşuyorlardı. Bir milletvekili ise telefonda bir yakınına “Komisyonda gerilim varmış, oraya gidiyorum” diyordu.
Komisyon katına geldiğimde polislerin çokluğu da dikkatimi çekti. Manzara şöyleydi…
Polis, komisyon kapısının önünde koridor oluşturmuştu. Merdiven boşluklarına bile polis yerleştirilmiş, koridorun iki yanı da tutulmuş ve danışmanlar içeri alınmıyordu. Garsonlar, diğer komisyon odalarına sürekli çay ve ıhlamur taşıyordu. Toplantı genel kurulun çalışma saatine denk getirildiği için yoklamaya katılan AK Partililer akın akın komisyona geliyorlardı.
Komisyonun kapıları henüz açılmamış, polis müdürleri, “salona önce vekiller sonra gazeteciler ve bürokratlar girecek” diye uyarıyorlardı. Adalet Bakanlığından 14 bürokrat komisyona geldi. Milletvekillerinin fezlekeleri ise bir görevli tarafından valizle getirildi. Kamera ve Foto Muhabirlerinin alınmadığı salona ilk girenler de yine AK Partililer oldu. Erkenden salona girerek stratejik yerlere dağılarak oturdular. Amaç, daha sonra gelen milletvekillerine yer bırakmamaktı. Özellikle de HDP’lilere. Nitekim HDP’liler de toplu halde geldiler. Salonda sadece komisyonun asli üyeleri yer bulabildi. Grup Başkanvekili İdris Balüken ve diğer HDP’liler ayakta kaldı.
CHP’yi ıslıkladılar..
Saat 15.00’de Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop salona gelerek, çalışmaları başlattılar. Ancak salon “gerginlik” kokuyordu. Herkes birbirini kolluyordu. Kavganın başlangıç saatine kadar milletvekilleri yerlerini kaybetmemek için dışarı çıkarken yerine bir arkadaşını oturtuyordu.
Yapılan konuşmalar sırasında küçük laf atmalar yaşandı. HDP’li Beştaş, konuşması sırasında sürekli gülümseyen bir milletvekiline “dalga geçer gibi ne gülüp duruyorsun sinirimi bozuyorsun” demesi de atlatıldı. Erdoğan’ın isminin geçtiği bölümlerde ise AK Partililerin “Cumhurbaşkanı’nı karıştırma” diye bağırmaları da salonda boğuldu gitti. CHP’li Murat Emir’in konuşması sırasında ise “terörün babası, terörü doğuran parti” diye laf atmaları hatta ıslıklamaları bile karşılık bulmadı.
AK Partililerin 2,5 saat boyunca tüm laf atmaları, kavgaya dönüşmedi. Hatta bir ara ünlü İngiliz romancı Oscar Wilde esprileri bile yapıldı. Mithat Sancar, Oscar Wilde’dan bir örnek verince Ak partilerin “o da kim” sözleri gülüşmelere neden oldu.
Ancak, bu neşeli hava kısa sürede dağıldı ve yerini yine gerginliğe bıraktı. AK Partililerin artık dayanacak gücü kalmamıştı. HDP’lilerin konuşmalarında “eşkıya” kelimesini sıkça kullanmalarından sonra bir AK Parti milletvekili, “sabrediyoruz, alltan alıyoruz” diye uyarılarda bulunmaya devam etti.
Kavga yaklaşıyordu. Söz Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a geldi. Bakanın daha ilk cümlesinde HDP’li danışmanların şiddetin içinde yer aldığını söylemesiyle düğmeye basılmış oldu.
Başına ceketini geçirip dövdüler…
Komisyona sonradan gelen AK Partili Mehmet Metiner ve Metin Külünk’ün artık dayanacak gücü kalmamıştı. HDP’li İdare Amiri Sırrı Süreyya Önder önce kavgayı yatıştırmaya ve Garo Paylan’a vurulmasını önlemeye çalıştı. Ancak kavga büyüyünce dayak yememek için kenara çekildi.
Masanın karşısında oturan başta Grup Başkanvekili İdris Balüken olmak üzere HDP’liler masaların üzerine çıkarak AK Partilerin üzerine uçarak atladılar. İdris Balüken geçen haftaki kavgada da aynen böyle gelmişti. Ancak feci bir dayak yemekten kurtulamadı. Kadın vekillerin çığlıkları arasında, kafasına ceketi geçirilen İdris Balüken başta Metin Külünk olmak üzere çok sayıda AKP’linin yumruklarının hedefi oldu. Herkes Balüken’e vuruyordu. Sıraların arasına, üzerine düşen İdris Balüken, nafile yere kendisini savunmaya çalışıyordu. Çünkü vekiller kin ve nefretle saldırıyordu. Herhalde bu öfkeyi uzun zamanda biriktirmişlerdi. Gözlerindeki kini görmek mümkündü. Birbirlerini dövmek için gelmişler ve iki buçuk saat zor sabretmişlerdi…
Su şişeleri havada uçuşuyor. Kadın gazeteciler sandalyelerin üzerine çıkarak korunmaya çalışıyordu. Ben ise arkamdaki bir kapı aralığına sığınmıştım. Arkamdaki kapıyı açık tutarak kaçmak için hazırlık yapıyordum.
Yaklaşık 15 dakika süren kavgadan yenik çıkan HDP’li İdris Balüken oldu. Güçlükle yerden kaldırılan İdris Balüken bir sandalyeye oturtularak bir süre dinlendi. Daha sonra da kırılan sağ kolunu tutarak perişan bir halde hastaneye götürüldü.Osman Baydemir’in perişan olmuş hali dikkatimi çekti. Kavganın ortasında kalan ve toplantıları görüntülemekle görevli HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran da yumruklardan nasibini almıştı.
Kavgayı, iri kıyım milletvekilleri, korumalar ile bürokratların arasında izleyen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ kavganın büyümesi üzerine benim de bulunduğum danışmanlara ait kapıdan dışarı çıkartıldı.
Anayasa komisyonu, bir kez daha sokakta bile zor tanık olacağımız kavgaya sahne olmuştu. Yerlerden kalkan milletvekillerinden bazıları, gözlüğünü cüzdanını arıyor, bazıları ise bozulan kravatlarını düzeltiyor, elini yüzüne götürerek kan veya şişlik var mı diye kontrol ediyordu.
Bu parlamentoda, bir milletvekilinin tek kurşunla öldürülmesine tanıklık etmiştim. Tuncay Mataracı’nın kuliste belindeki silahı çekmesiyle yaşanan olayı tekrar yaşadım. Eski DEP milletvekillerinin, Meclis kapısından polis tarafından başları eğilerek araçlara sokulduğunu, sabaha kadar açlık grevi yapmalarını izledim. Çok kavga gördüm. Ancak böylesine hiç rastlamadım.
Salondan ayrılırken, İdris Balüken’in yediği feci dayaktan sonraki hali gözümüm önünden gitmiyordu. İyi ki milletvekillerinin silahı yoktu.Yoksa çok insan ölürdü diye düşündüm.