ERCAN DEVA
Sayın Cumhurbaşkanı,
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu üyeliklerine atama yapmışsınız. Hayırlı olsun, diyecektim ama buna dilim varmıyor! Bu satırları yazan parmaklarım ise frenlemeye çalıştığım sitem ve kızgınlığımın elçisi olmaya aday görünüyor.
“Atatürkçülüğün bir kültür cehaleti, kifayetsizliği, ilme ve fikre uzaklığı ve bağnazlığı gizlemek için icat edilmiş bir maske olduğunu uzun yıllar boyu tecrübe ederek öğrendim” diyen, sözüm ona yazar geçinen Mümtaz’er Türköne’yi de bu saygın kurumun yönetim kurulu üyesi yapmışsınız.
O kişi ki, “birbirinden farklı yığınla Atatürkçülük” olduğunu söyleyen ve hepsinin ortak paydasını “demokrasi hazımsızlığı” olarak tanımlayan…
Ve Atatürkçülüğü bir “zorba azınlığın iktidarını sürdürmesinin aracı” gibi gören …
Ve siyasi rekabetin “Atatürk maskesi arkasına gizlenmeden yapılacağını” vurgulayan …
Aslında, kişisel hazımsızlığını her fırsatta dışa vuran o kişi…
Yazık, gerçekten çok yazık.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Bu konuda, samimi olarak, yanlış yaptığınızı düşünüyorum! Yanıldığımı düşünüyorsanız, nerede yanıldığımı aydınlatmanız gerekir, diye düşünüyorum.
Şimdi o kişi, 10 Kasım’da kaleme aldığı yazısında belirttiği gibi, “Borcunu ifa etmenin en gerekli yollarından birinin onun adının etrafında sonradan üretilmiş Atatürkçülük adı verilen ideoloji ile kendisinin yakından uzaktan bir alakası olmadığını göstermek ve hatırlatmak” için kolları sıvayacak.
Şimdi, oturup Atatürkçülüğün ne olduğunu yazıp çizecek!
Ne günlere kaldık!
Yazık, gerçekten çok yazık.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Yanlış yaptığınızı düşünüyorum.
Bu yanlışı nasıl yaptınız?
Atatürk’ün ölümsüz şahsiyetini adeta hiçe sayarcasına yapılan bu yanlış, sizin “Cumhuriyetimizin kurucusunu pek içinize sindiremediğinizi” düşünen çevreler tarafından mutlaka malzeme yapılacak. Bu tür eleştirilerin hedefi haline gelebilirsiniz.
Şunu da vurgulamadan geçemeyeceğim.
Atatürk’ün manevi şahsiyetini hafife almayı, ona olan güveni zedelemeyi hiç kimse, hiçbir güç asla başaramayacak. Ona olan saygı, güven, inanç ve minnettarlık sonsuza dek yaşayacak.
Kimi zaman sadece tarihe bir not düşmek gerekir diye düşünüyorum. Yüreğimizden geldiği gibi, tarihe bir not düştük! O kadar