TÜSİAD'ın, Ankara'da düzenlediği ilk Yüksek İstişare Konseyi toplantısına, "Hükümet Temsilcisi" olarak
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un gönderilmesi "Düşük Profil" olarak yorumlandı.
İsminden de anlaşılacağı gibi, Türkiye Sanayici ve İş adamlarından oluşan, ekonomi ve sermaye ağırlıklı çalışmaları ile tanınan bu kuruluşun en üst düzey toplantısına, öğretmen kökenli bir bakanın katılması
elbette yadırgandı.

Üstelik, Türkiye'nin en onemli kuruluşunun en üst düzey toplantısını sadece bir tek bakanın o da
öğretmen formasyonlu bir bakanın görevlendirilmesi, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi üyeleri ile
TÜSİAD arasında buzların henüz çözülmediği krizin devam ettiği izlenimini güçlendrdi
Oysa, Ankara'ya kadar gelen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısının yapıldığı saatlerde, Ticaret
Bakanı, editörler masasına konuk oluyordu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve Sanayi Bakanı
Mustafa Varank ise fuar açılışı yapıyordu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, TÜSİAD'la yıldızının barışmadığı bir sır değil.
Erdoğan, son olarak geçtiğimiz yıl Mayıs ayında yapılan Konsey toplantısına, 3 yıllık bir aradan sonra
katılmıştı. Bu toplantıda Erdoğan ile TÜSİAD yöneticileri arasında Avrupa Birliği- OHAL ve Terörle
Mücadele konularında tartışmalar da yaşanmıştı.

Belki de bu tartışma nedeni ile bu yılki toplantıya iktidar kanadından katılım, üst düzeyde tutulmadı.
Belki de ekonominin içler acısı halinin yüzlerine söylenmesinden kaçındılar.
Oysa, TÜSİAD üyeleri Maliye Bakanı Albayrak'ın açıklamalarına neredeyse tam kadro katılmışlar ve bazı
iş insanları övgüler bile yağdırmıştı.

Hükümet adına "düşük profil"li bir katılımla izlenen toplantının açılış konuşmasını yapan TÜSİAD
Başkanı Erol Bilecik, son derece zarif bir şekilde bu durumun farkında olduklarını hissettirdi. Bilecik,
konuşmasının son bölümünde sözü Mustafa Kemal Atatürk'e getirdi ve "Atamızın 'Cumhurbaşkanı
olmasaydım, Milli Eğitim Bakanı olmak isterdim' sözü, eğitime verdiği önemi çok net bir şekilde
gösteriyor. Ne mutlu ki bugün Milli Eğitim Bakanımız da bizimle birlikte." diyerek geçiştirdi.
Başkan Bilecik'in konuşmasını dikkatlice dinledim.

Uzun süredir duymadığımız, adeta unuttuğumuz kelimeleri kullanarak, " Türkiye, Demokratik, laik,
sosyal hukuk devletidir" sözünü hatırlattı.
“İnsan yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur” dedi. Bilecik'in
konuşmasında kullandığı belki en güzel cümleydi.

"Aynı trendeyiz", gibi "aynı gemideyiz" klasik deyimlere ekledi ek düşündürücüydü:
"Ayrıca, şunu kabul ediyoruz ki hepimiz aynı trendeyiz. Ancak “Aynı trende olmak, herkesi aynı yolun
yolcusu yapmaz”

TÜSİAD Başkanı konuşmasında, " Ekonomide kriz, randevu ile gelmez. Önce belirtilerini gönderir"
diyerek ekonomi dersi verdi. Bu krizin belirtilerini gördüklerini, uyardıklarını hatırlattı. İğneyi kendimize,
sonra çuvaldızı başkalarına batırmak gerektiğininin altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan katılsaydı geçen yıl olduğu gibi bu yıl da bir polemik yaşanacağı kesindi.

Çünkü
Bilecik'in sözleri oldukça keskindi.
Örneğin Avrupa Birliği konusunda. Bilecek, geçen yıl olduğu gibi açık, açık "TÜSİAD için Türkiye’nin
AB üyeliği vazgeçilmez bir hedeftir. AB müzakere sürecinin resmen sonlandırılması önerisiyle
karşı karşıyayız. Bir an evvel bu hatadan dönülmelidir" dedi
Hukuk devleti dedi. yargı bağımsızlığı dedi. özgür basın dedi.
" Hukuk devleti demek, demokratik anayasal düzen, bağımsız ve tarafsız yargı, özgür basın, yasal
güvenceye bağlanmış insan hak ve özgürlükleri, kuvvetler ayrılığı ve en önemlisi laik bir
toplumsal düzenin varlığı demektir.Mustafa Kemal Atatürk’ün "Bağımsızlık benim karakterimdir"

sözü, ülkemizde yargının bağımsızlığı için yol gösterici olmalıdır."
TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik konuşmasında, iktidarı uzlaşmaya da çağırdı:
“ Bir sorunu çözmek için en güzel yol, başkalarının da fikrini almaktır. Daha güçlü bir geleceğe
hazırlanmak için önce gerçeklerle yüzleşebilmemiz gerekiyor. Çünkü gerçeği görmezden gelmek,
gerçeğin gücünü değiştirmez"
Daha ne söylesin?