Hani on-on iki yıl önce söyleselerdi “Davutoğlu geleceğin başbakanıdır” diye, kesinlikle
inanmazdım.
Hatta bunu söyleyen kişiye de bön bön bakardım:
“Galiba kafayı yemiş” diye de eklerdim.
Nedeni şu:
Davutoğlu bir hoca. Üniversitede yararlı olunabilecek bir bilim adamı. Dış politikada bazı eserler
vermiş olabilir. Stratejik Derinlik konusunda harika görüşleri ön plana çıkmış bulunabilir. Ama
siyaset bilimi ve siyaset başka şeydir.
Nitekim Davutoğlu önce Başbakan Erdoğan'ın yanında uzun süre dış politika alanında danışmanlık
yaptı.
AKP hükümeti ondan çok yararlanmış olabilir. Dış politika konusunda belki bir çok önerisi hayata
geçirilmiş ve başarılı olmuştur.
Ama Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturduktan ve “Komşularımızla sıfır sorun” vecizesini ortaya
attıktan sonra, işler umulduğu gibi gitmemiş ve yürümemiştir.
Aksine sorunsuz ülkelerle aramızda sorunla çıktı.
Hiç ummadığımız politikalar yüzünden çoğu komşumuzla papaz oldu.
Suriye konusuna girmeyeceğim.
Irak politikasına kafamı uzatmayacağım.
İran'ı gündeme getirmeyeceğim.
Rusya ile ilişkilere dokunmayacağım.
Ya Mısır?
Aman Mısır kenarda kalsın.
İsrail ile ne yaptığımızı hala anlamış değilim.
Özetle, Davutoğlu dünyayı gezen, atak, gözleri gülen ve stratejik derinliklerde tek başına yüzüp,
ülkemizin yüzünü bir kere güldüremeyen biri olarak hatırlanacak ilerde.
Sanırım Dışişleri Bakanları arasında Cumhuriyet döneminin en çok eleştirilecekleri arasında da
yerini alacak.
İlerde neler yazılır hakkında bilemem.
Ama sorunsuz ülkelerle bile sorunlu hale geldiğimiz ortada.
Sıfır sorun sloganı ile geldiği, binbir sorunla ülkeyi başbaşa bıraktığı çıplak gözle görünür halde.
Şimdi ise, Başbakanlık koltuğu için bir nolu aday.
Ben, kutluyorum kendisini buradan.
Yeni ve 12. Cumhurbaşkanı Erdoğan Çankaya'dan, Davutoğlu ise Başbakanlıktan ülkeyi idare
edecekse, işler kolay olmayacak derim.
Kolay olması ancak Davutoğlu'nun dış politikayla ilgili tüm önerilerine Erdoğan'ın “hayır”
demesiyle mümkün.
Yani bu işleri, Çankaya'da görevlendirilecek bir dış politika danışmanına devretmek isabetli
olabilir. Hatta gerekebilir.
Galiba bu açıdan Davutoğlu'nun Başbakanlık koltuğuna oturtulacak olması, tercih edilmei isabetli
olmuş.
Erdoğan zaten “tek ses” ve “tek nefes” olarak ülkeyi idare etmeye talip olduğuna göre, Davutoğlu
bir anlamda “Başsekreterlik görevi” yapacak demektir ki...
Yakışır.
Bakanlar Kurulu üyeleri de, zaten “sekreter” olarak konuçlandırılacağına göre.
Mesele halledilmiş demektir.