Türkiye Büyük Millet Meclisi( TBMM) milleti temsil eden ve saygı duyulması gereken bir kurumdur.TBMM, çalışmalarında “uzlaşma kültürünü” ön planda tutan bir üslupla tüm topluma örnek olmak durumundadır. Meclis’te amiyane tabirle “sokak kültürü” egemen olmamalıdır. Komisyonlarda ve TBMM genel kurulunda “Gerekirse döve döve kanun çıkarırız” görüntüleri yakışık olmamıştır.
Peki, bu noktada, toplumda gerilim yaratabilecek yasaları, her ne pahasına olursa olsun çıkarma yaklaşımı konusunda Başbakan’ın kullandığı üslubu da eleştiriyorum. Başbakan’ın “Hangi dilden anlarsan” diye ifade ettiği yaklaşım siyasetin üslubu değildir, olmamalıdır.
Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidarda olan ve TBMM’de önemli çoğunluğa sahip bir partidir. Meclis genel kurulunda çoğunluğa sahip olması, iktidar partisinin“Ben her istediğimi yaparım” yaklaşımıyla hareket etmesini gerektirmez.
Kamuoyunda tüm boyutları ile tartışılmayan ve eğitimde reform gibi sunulan 4+4+4 yasa teklifinin “oku-oyla” yöntemiyle komisyondan kavga-dövüş geçirilmesinin ileriye dönük
sonuçları ise tartışmaya açıktır.
TBMM Başkanı Çiçek’in söz konusu teklifin usullere uygun biçimde komisyondan geçip geçmediği konusunda izleyeceği tavır, TBMM’nin bundan sonraki çalışmalarının selameti açısından büyük önem taşıyacaktır. Çiçek’in bu konudaki tavrı muhalefet partileri açısından önem taşımaktadır. Meclis Başkanı, izleyeceği tavırla “Tarafsız bir başkan mı, değil mi?”
sorusuna yanıt vermiş olacaktır.
Görünen o ki, TBMM’de barış ve uzlaşma kültürü yerine kavgaya dayalı güç gösterisinin ön plana çıkması tüm toplumu kucaklayacak bir Anayasa değişikliği yapılabilmesi arayışına da gölge düşürmüştür. TBMM’nin kısa süre içinde gerilim ortamından sıyrılarak “uzlaşı kültürü” ne ağırlık vermesini diliyorum.
Cevabı beklenen iki soru:
Gazeteci Nedim Şener, Ahmet Şık, Sait Çakır ve Coşkun Musluk tahliye oldular. Peki, 375 günün faturasını kim ödeyecek?
Madımak’ta işlenen “insanlık suçu” cezasız mı kalacak ve vicdanlardaki kanamayı kim durduracak?