Zaman öylesine hızlı akıyor ki, 12 Eylül 1980'den bu yana 34 yılı geride bırakırken, kimimiz
nedense, “daha dün gibi” diyebiliyoruz.
Zaman kayıp gidiyor ellerimizin arasından.
Sabun misali.
Oysa 34 yıl boyunca faşist, antidemokratik ve insan haklarından yoksun Anayasa ve yasalarla
yönetildik.
Çok canlar yandı.
Binlerce insan nedensiz yere öldü veya öldürüldü.
On binlercesi işkence gördü.
Yüz binlerce yuva yıkıldı, köyler yakıldı.
On binlerce faili meçhulden hala haber yok.
İktidar koltuğuna oturan her siyasetci, ülkenin askerifaşisttepeden inmeci anayasa ile
yönetilemeyeceğinden dem vurdu.
Ama hiç biri, hiç bir lider sivil ve demokrasiyi tam kavrayan bir anayasanın yürürlüğe girmesi için
kılını oynatmadı.
Dillerden asla eksik olmayan cümle hep aynıydı:
“İleri demokrasiye ulaşmak üzereyiz”
Nasıl ulaşıldıysa...
Anlayan beri gelsin.
Şimdi ise “Yeni bir Türkiye...”
Hangi yeni Türkiye?
Hangi Anayasa ve hangi yasalarla...
10 Ağustos 2014'den bu yana on gün geçti.
Mevcut Anayasanın kaç defa çiğnendiğini, kaç kere ihlal edildiğini, kaç kere anayasa suçu
işlendiğini hesap eden var mı?
Saymaya gerek yok.
Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan'la ilgili mazbatanın Resmi Gazete'de yayınlanmadığı her gün
anayasal suç işlendi.
Günleri sayın bakalım, kaç kere suç işlenmiş.
Başbakanlktan istifa etmeden imzaladığı yönetmelik, karar ve kararnamelerin bizzat Başbakan
Erdoğan imzasıyla yürürlüğe girmesiyle kaç kere yasa suçu, ya da anayasal suç işlendiğini
hesaplayan var mı?
İşlerine geldiğinde “Biz hukuk devletiyiz” diye basbas bağırıyor AKP'nin ileri gelenleri.
Hangi hukuk?
Nerde hukuk?
Son 12 yıldır, muhalefete uzak durup ahkam kesenler, sandık önlerine geldiğinde “Ülkede hiç
olmazsa ekonomik kriz yok” kolaylığını içine sindirip, Erdoğan'a oy verenler, hiç bir zaman
“hukuksuzluğu” akıllarına getirmediler.
Kuzu kuzu sandıklara gittiler.
Kuzuların sessizliği ile sandığın üst deliğine içinde “evet” olan zarfları atıp, arkalarına bakmadan
evlerine gittiler.
Suç ve suçluluktan kaçar gibi.
Oysa attıkları her oy, hiç bir zaman hukuk reformuna değmedi.
Hiçbir oy, tam demokrasiye isabet etmedi.
Varsa yoksa hukuk dışı alanlara yöneldi iktidardaki parti.
Duble yollara.
Metrolara...
Metrobüslere...
Köprülere...
Ya da, varoşlarda açlık sınırı altında kıvrananlara kömür ve makarna olarak kendisini hissettirdi
her bir oy.
Ya hukuk?
Hukuk yok...
Bu ülkede Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel eğer “Devletin rutin dışı işleri de
olabilir” demişse, bir kere değil bin kere düşünmek gerek hukuk için.
Milyon kere kafa yormak gerek hukukun üstünlüğü için.
Demirel, Çankaya'dayken itiraf etmişti devletin “hukuksuz işler” yapabileceğini.
Hiç olmazsa Cumhurbaşkanı olarak koltuktaydı. Ve de sorumsuzdu.
Erdoğan ise daha yemin etmeden ve koltuğa oturmadan hukuksuzluğu hayata geçirdi.
Kaç kere anayasal suç işlediğini bilen yok.
Anayasal suç eğer devletin “rutin dışı” tanımına girmiyorsa, 12. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın işi zor.
Hem de çok zor.