Geçen yıl Ağustos ayında başlayan kur şokunun ardından faizlerin yükselmesi ve enflasyon artışından dolayı reel sektör üzerinde oluşan kredi borçlarının ödenme riskini etkisini düşürmeye yönelik 19 Temmuz 2019 tarihinde yürürlüğe giren “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”, yeni “İstanbul Yaklaşımı” olarak nitelendiriliyor. Düzenleme ile reel sektörün bankalara ve finansal kuruluşlara olan 400 milyar lirayı bulduğu belirtilen ödeme güçlüğünün yeniden yapılandırılması amaçlanıyor. Düzenleme 7186 sayılı Kanunla 5411 sayılı Bankacılık Kanununa eklenen geçici 32’nci madde ile hayata geçirildi.
Söz konusu Geçici 32. Madde hükmü “Türkiye’de faaliyette bulunan bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktöring şirketleri ve finansman şirketleri ile bu maddede tanımlanan diğer finansal kuruluşlarla kredi ilişkisinde bulunan ve Kurum tarafından çıkarılan yönetmeliğe göre hazırlanan Çerçeve Anlaşmalarda belirlenen borçlular, bu kuruluşlar tarafından kullandırılmış olan kredilere ilişkin olarak alınacak tedbirlerle, geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerine ve istihdama katkıda bulunmaya devam etmelerine imkân verilmesini sağlamak amacıyla, dahil oldukları risk grubundaki diğer borçlularla bir bütün olarak veya kısmen yeniden yapılandırmaya tabi tutulabilir. Bu madde uyarınca yapılacak finansal yeniden yapılandırmalara ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından çıkarılan yönetmelik hükümleri çerçevesinde hazırlanan Çerçeve Anlaşmalar ile belirlenir. Bu madde hükümleri bu maddenin yayımı tarihinden itibaren iki yıl süreyle uygulanır. Bu süreyi iki yıl daha uzatmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir” şeklinde düzenlendi.
Hatırlanacağı üzere 2001 yılında yaşanılan ekonomik kriz nedeniyle kaynak kaybına uğrayan ve ağır borç yükü altına giren sektörlere bankalar aracılığıyla kaynak aktarılmıştı. Şimdiki yeni yaklaşımın da daha önce denenip ve başarıyla uygulanan İstanbul Yaklaşımı gibi başarılı olacağına reel sektör inanıyor. Ancak beklentilerin bununla da sınırlı olmadığı dile getiriliyor. En başta, şirketlerin e-haciz kıskacı altında olduğu, tüm alacak, taşınır ve taşınmazlarına haciz konulduğuna dikkat çekiliyor. Böyle olunca da şirketlerin teminatsız kaldığı ve kıpırdayamayacak halde bulundukları belirtiliyor. Varlıklarının tamamının bankalara ipotekli olmasından dolayı, vergi ve SGK borçlarının tecil-taksitlendirmeleri için de teminat veremedikleri ifade ediliyor. Yine, bankaların, Maliye’nin ve SGK’nın şirketlerden olan alacaklarının çok çok üzerinde teminat aldıkları veya haczettikleri taşınmazların olmasından dolayı, bugün bunların borcun 1,5 katını aşan kısımlarının çözülmesi ve şirketlere bir nefes aldırılması beklentisi dile getiriliyor.
Şimdi getirilen yeni düzenleme ile asli şart finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınacak borçluların mali durumları tespit edilecek. Bu kapsamda borçlarının yeniden yapılandırılması sonucunda borçlarını geri ödeme kabiliyeti kazanacağına kanaat getirilecek. Borçlarını geri ödeme kabiliyeti kazanamayacağı düşünülen borçlular finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınmayacak.
7186 sayılı düzenleme ile yapılandırma konusunda ciddi şekilde mali kolaylık ve istisnalar getirildi. Bunların başlıcaları şöyle:
1- Düzenlemeye göre yapılan Çerçeve Anlaşmaları ve bu Anlaşmalar kapsamında düzenlenen Sözleşmelerde belirlenen esaslar uyarınca yapılacak işlemler (cezaevi ve yargı harçları da dahil olmak üzere) her türlü harçtan istisna tutulacak. Ayrıca bu işlemlere ait kağıtlar (Çerçeve Anlaşmaları ve Sözleşmeler dahil) Damga Vergisinden müstesna olacak.
2- Alacaklı kuruluşlar tarafından her ne nam altında olursa olsun tahsil edilecek tutarlar, BSMV’den müstesna.
3- Kullandırılan ve kullandırılacak krediler KKDF’den istisna olacak, yani KKDF uygulanmayacak.
4- Kanuni takibe alınma şartı aranmaksızın alacaklı kuruluşlara ilgili varlıklarını Çerçeve Anlaşmaları ve düzenlenen Sözleşmeler kapsamında devreden kurumlar ile bu suretle ilgili varlıkları devralan söz konusu alacaklı kuruluşların bu varlıkları satışından doğan kazançları hakkında da, Kurumlar Vergisi Kanununun 5. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan istisna hükmü uygulanacak.
5- İlgili varlıkların Çerçeve Anlaşmaları ve düzenlenen Sözleşmeler kapsamında alacaklı kuruluşlara devir ve teslimi ile bu suretle ilgili varlıkları devralan alacaklı kuruluşların bu varlıkları devir ve tesliminde de KDV Kanununun 17/4-r maddesine göre KDV uygulanmayacak.
6- Sözleşme hükümleri uyarınca tahsilinden vazgeçilen alacak tutarları, VUK hükümlerine göre alacaklı için değersiz alacak, borçlu için ise vazgeçilen alacak olarak dikkate alınacak. Alacaklı kuruluşlar bu şekilde, tahsilinden vazgeçtikleri tutarları, değersiz alacak yazmak suretiyle aktiflerinde silebilecekler. Borçlu şirketler ise, ödemekten kurtuldukları kredi ve borçları vazgeçilen alacak olarak kaydedip, üç yıl içerisinde zararla itfa edecekler, bu sürenin sonunda kalan kısım varsa mali kara ekleyecekler.
7- Yapılandırmaya giren şirketlerin teşvik belgesi, ihracat taahhüdü süreleri yapılandırma süresi sonuna kadar uzatılmış sayılacak.
8- Sözleşmeler ile uygulamaya konulan işlemlerin gerçekleşmemesi hâlinde dahi, uygulanmış olan vergi, fon ve harç istisnaları geri alınmayacak.
9- Bu maddeye göre yapılan Çerçeve Anlaşmaları ve bu Anlaşmalar kapsamında düzenlenen Sözleşmeler için sağlanan vergi istisnaları ve teşvikler, bu kapsamda düzenlenen sözleşmelere istinaden yapılacak işlemlere süreyle sınırlı olmaksızın uygulanacak.