Hükümetin PKK’nin silah bırakması ve sivil siyasi süreci dahil edilmesine yönelik adımının ilki, Habur olayı ile sabote edilmişti. Şimdi ise ikinci adımını sabote edebilecek hamlenin
Paris’te 3 PKK’li kadının öldürülmesiyle yapıldığı görülüyor.
Peki ama bu infazları nasıl okumak gerekiyor?
Suriye başkanı Esad’ın diktatörlüğüne son verilmesi kararlaştırılınca, Esad taktik olarak Kürt yerleşim yerlerinden çekilirken, Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) bağlı Batı Kürdistan Halk Savunma Birlikleri’ne (YPG) Derbasiye ve Tall Temir gibi bazı kasabaların kontrolünü vermişti. Bu adımla Esad, Türkiye’ye karşı PKK kartını açık kullanmıştı.
Daha öncesinde ise Esad, PKK’nin elinin de olduğu bir eylemin öncüsü de olmuştu. Esad, Suriye Kürtleri arasında iktidara muhalifliği ile bilinen güvenilir siyasetçi Meşal Temo’nun infazında rol oynamıştı.
Son günlerde PKK’nin silahları bırakması ve sivil siyasi hayata döndürülmesine yönelik siyasi adım ise Türkiye’de de kandan beslenen kesimler gibi, Suriye diktatörü Esad’ın da hiç beklemediği bir hamle oldu.
İşte bu barışa yönelik adla ilgili ortaya bir dizi provokatif eylem olasılığını herkes bekliyordu.
Öldürülen 3 kadından ikisinin PKK’nin yönetici kadroları arasında yer almaları ve PKK’nin hiç de iç hesaplaşma şekline benzemeyen infazları gözleri Suriye’ye çevirebiliyor. Çünkü Suriye PKK’nin Türkiye’de çatışmaları derinleştirmesini beklerken, İmralı, Kandil gibi değişik kadrolarının Türkiye ile sivil siyasi süreci ilişkin bazı angajmanlara gireceğini hiç hesap etmemişti.
Bu durum Esad açısından, hem ülkesinde bazı yerleri PYD üzerinden PKK’ye kaptırması anlamına geliyor, hem de karşısında Türkiye ile barışık ancak gerilla gücü gibi ordusu olan bir PKK’yi bulma anlamına geliyor.
Kimse kendisini kandırmasın.
PKK ile hükümet arasında üzerinde durulduğu söylenen ancak nasıl olacağı pek anlaşılamayan silahlı gerilla güçlerinin Türkiye sınırı dışına çıkarılması konusu çok muğlaktır. PKK bu gücünü asla tasfiye etmeyecektir. Çünkü Türkiye ile anlaşsa, zaman içerisinde Kuzey Irak’ta Barzani ile anlaşamayabilecektir. Suriye’de yeniden kurulacak iktidar karşısında PYD başta olmak üzere kendilerine nasıl bir yönelim olacağı şimdilik meçhuldür. Tüm bu nedenlerden ötürü PKK güçlerini anlaşma çerçevesinde Türkiye dışına çıkaracaktır ancak tasfiye etmeyecek, Suriye’de rahatlıkla yerleştirebilecektir.
Kafalarına ateş edilerek öldürülenlerden Sakine Cansız, PKK’nin kuruluşunda yer almış, üst düzey yöneticilerden ve 1990’lı yıllardan bu yana Avrupa ağırlıklı olarak görev yapıyordu. Yine Fidan Doğan da PKK’nin kurucu kadrolarının ikinci jenarasyonu sayılanlar arasında bulunuyordu. Her ikisinin kafalarına ateş edilerek öldürülmeleri, Kandil ve İmralı gibi üst düzey yöneticilere bir tehdit anlamına mı geliyor. Buna bakılması lazım.
Çünkü uzun zamandır Avrupa’da çalışmalar yapan Sakine Cansız, kurucu yönetici kadroda olmasına karşın, bugüne kadar yönetici kadrolar tehdit almadığı için koruma ihtiyacı olmayan biriydi.
Ancak infazın şekli de PKK’nin iç çatışmasına hiç de uymuyor. Çünkü PKK eğer bir yöneticisi ya da en alt birimden birini infaz edecekse, mutlaka önce Kandil’e çağırıyor, sonra infazını yapıyor.
Bu nedenle “kafaya kurşun sıkılarak öldürmek” Suriye’nin PYD’ye bölgesini terk ederken yapılan anlaşmadan, dönülmesini hatırlatmak amaçlı gibi. Buradaki “sözden ya da anlaşmadan” dönülmesi PKK’nin üst yöneticilerine bir tehdit amacı içerdiği görülüyor.
Bakalım bekleyip göreceğiz…
Esen kalın…