17-25 Aralık 2013 operasyonlarıyla ilgili olarak, emniyet mensuplarına yönelik gözaltı ve
tutuklamalar dalga dalga genişliyor.
Bu “karşı operasyon” dalgası sonucu, devlette yerleşik olduğu iddia edilen“parelel” yapının devre
dışı bırakılması sağlanacak...
Arka arkaya yapılan operasyonlarda ülke çapında kimi polis şefleri gözaltına alındı, kimi
tutuklandı ve kimileri de “pardon” denilip serbest bırakıldı.
Aynı anda da 25 Aralık 2013 yılı operasyonunda gözaltı kararı bulunanlar hakkında “takipsizlik
kararı” verildi.
Parelel yapıya ilişkin ikinci dalga gözaltı ve tutuklamaların ardından ilk yurt dışı gezisini Kıbrıs'a
yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilere “ Üçüncü dalganın yolda” olduğunu ima eden
açıklamada bulundu.
“Nasıl yani?” demeyin.
Cumhurbaşkanı söylemişse doğrudur.
Ama yakalama kararı alan yargının işine karışmak, onların alacakları kararı önceden bilmek
Cumhurbaşkanının işi midir?
Üçüncü dalganın “muştu”lanması Erdoğan'a düşer mi?
Dünyanın hiç bir demokratik ülkesinde yargıcların, hakimlerin ve polislerin yapacakları işler,
ileriye yönelik planları, operasyonlar, harekat ve eylemler önceden açıklanmaz, açıklanamaz.
Bir polisin, bir başka polisi “sen parelelcisin” diye tutuklaması için yargının karar vermesi ve
bunun yerine getirilmesi doğaldır.
Ama Cumhurbaşkanı, Başbakan veya bakanların kendilerini yargı veya yargıç yerine koyup
önceden açıklama yapmaları, halka haber vermeleri veya yargıyı etkileyecek sözler söylemeleri
doğal değil, üstelik böyle şeyler Batı ülkelerinde görilürse yer yerinden oynar.
Erdoğan “Üçüncü dalga gelecek” diyor.
Ne halkta, ne medyada tık yok.
Muhalefette ise “gık” yok.
Herşey açık: Dalgaya geliyoruz.