Ben din adamlarının siyasete soyunmasını, siyasetcilerle vıcık vıcık olmasını ve din dışında
karanlık işlere bulaşmasını, inançlı biri olarak içime sindiremem.
Din adamı dinle ilgilenmeli.
Din adamı inandığı yolda, din adına hizmetini sunmalı.
Din adamı “din”in adamı olmalı.
Din yolunda yürümeli...
Bana her kim ki “ Din adamı Fathullah Gülen dünya çapında bir hizmet hareketine öncülük ediyor.
Yüzlerce Türk Okulu, yüzlerce ülkede Hizmet Hareketinin öncülüğünde eğitim veriyor.
Peki bu okulların dünyada eğitim hizmeti vermesi kötü bir şey midir?”
Hayır değildir.
Ama bu işi eğer bir din adamı, imam, vaiz veya hatip her kimse, parasıpulu olmaksızın yapıyorsa,
buna öncülük ediyor ve dünyada sadece onun sesi duyuluyorsa burada durmak lazım.
Bu noktada uzun uzun düşünmek gerekir.
Neden bir imam?
Neden bir hoca efendi?
Sorulara devam edelim:
Neden bir müspet ilimci değil.?
Neden kapital sahibi iş adamı değil?
Neden ülkemizde dershane ve eğitim alanında hizmet verip zengin olmuş, hatta üniversitesi olan
bir eğitimci değil?
Bana birileri çıkıp “Bu işi Ferthullah Gülen Hoca'dan başka hiç kimse yapamaz” diyorsa, bunu
söyleyenlerin aklıllarından kuşku duyarım.
Şaşarım çokca.
İkinci husus:
Eğitimin bir parçası ama önemli bir parçası olan Özel Dershanelerin Türkiye'de yaygınlaşması
kötü bir şey miydi?
Değildi.
Ancak hükümet bunların kapatılması yönünde karar alınca taşlar yerinden oynadı.
Neden?
Çünkü, yurt çapında faaliyet gösteren bu dershanelerin yüzde 20'den fazlasına Hocaefendi
Fethullah Gülen'in egemen olduğu biliniyordu.
Hocaefendi eğitimin bu alanında da Hizmet Hareketi vasıtası ve adıyla hakim durumdaydı.
Adam, çok iyi bir din adamı olabilir.
Gülen Hocanın din konusunda ikinci bir rakibi olmayabilir.
Ama dinle uzaktan yakından ilgisi olmayan, kıyasıya mücadelenin yaşandığı özel okul alanında
Gülen'in adının yaygın bir şekilde duyulması ne demektir?
Özel dershanelerin pazar payından büyük oranda yararlanan Hizmet Hareketini, Gülen'den başka
üstenecek hiç bir Türk girişimcisi yok mudur?
Akıl alır gibi değil.
Zaten AKP iktidarı ile Gülen Hizmet Hareketi arasındaki savaş, işte bu özel dershaneler
pastasından büyük pay alan Hocaefendi taraftarları ve zenginlerinin “Deshaneleri kapatamazsınız”
direnişinden sonra patlak veriyor.
Dershanelerdeki gelir pastasının Yüzde 20'lik dilimine sahip olan Gülencilere “ Bu pastayı size
yedirtmeyiz diyen AKP hükümeti ile Hocaefendi arasında ipler kopuyor.
12 yıllık AKP iktidarı döneminde Gülen Hareketi'nin hükümetle içiçe, gönül gönüle hangi
noktalara kadar yükseldiği, hakimler, savcılar ya da polisler arasındaki yoğunluğun ne olduğu, 17
ve 25 aralık 2013 operasyonunun ne anlama geldiği noktasına temas etmeyeceğim.
Sadece Pensilvanya'da ikamet eden Gülen Hoca'nın bu ülkeden geri istenmesi, ABD Başkanı
Obama'dan “Ya Gülen'i verin, ya da sınır dışı edin” ricasında bulunulmasına lafı getirmek
istiyorum yazının başındanberi.
Gülen hakkında sadece iddialar var.
Gülen hakkında sadece suçlamalar var.
Gözaltına alınan veya tutuklanan emniyet güçlerinin, Gülen taraftarlarının suçları sabit olmamış.
Hiçbir dava sonuçlanmamış.
Gülen'in dosyası ise bembeyaz.
Peki Obama'dan istenen Gülen'e, iktidara geldiklerinden hemen sonra AKP kurmayları ne haber
göndermişti biliyor musunuz?
“Hocam; dosyanız tertemiz ve pırılpırıl, istediğiniz an ülkenize dönebilirsiniz.”
Ben, 12 yıl önce hükümetin o dönemde Adalet Bakanı olan, Cemil Çiçek'le bir söyleşi yapmak
için makamına gittiğimde, bu konuda “Gülen Hocaefendinin buraya gelmesine hiç ama hiç bir
engel yoktur. İsterse yarın gelebilir” demişti.
Nerden nereye...
Dün Hocaefendinin ülkemize dönmesi için tüm engelleri kaldıranlar, bugün aynı kişiyi ABD
Başkanı Obama'dan geri istemek zorunda kalıyorlar.
Bütün bu gelişmelere, karşılıklı hamlelere, intikam saikiyle hareket edilmesine ben “Etme bulma
dünyası” diyemiyorum...
Diyemiyorum çünkü olayların geçmişi karanlık...
Bu son gelişmeye sadece “parelel kin” demek geliyor içimden...
Parelel yapının geldiği son nokta: Parelel Kin.
Kurtlar Vadisi yapımcılarına duyurulur...