6-7 Eylül 1955...
Utancın, vandalizmin, arsızlık ve canavarlaşmanın 59. yıldönümü...
İnsanlık suçunun ötesinde bir eylemdi.
“Korkunçtu!” tanımlaması kifayetsiz kalır.
Gazetelerde gördüğüm fotoğraf karelerinin hafızamda yer alan “yağmalama” sahneleri öylesine
derin izler bırakmış ki...
Olaylar sırasında, daha 14-15 yaşındayken hissettiğim acıma duygusu, sadece insanlık açısından
önemliydi.
Günahsızsuçsuz ve masum insanlara karşı devletin hayata geçirdiği bu vandalist operasyon,
sadece bir“yağmalama” eyleminden ibaret değildi.
Rumların son ferdine kadar bu ülkeden gitmelerine yol açacağı belli olan bu insanlık dışı hareketin
karşısında donup kaldığımı dün gibi hatırlıyorum.
Bir provokasyon sonucu galeyana getirilen sürü psikolojisinin, cehaletin, yağmacılığın, caniliğin,
kinin, hırsın, faşizmin, ırkçılığın en acımasız, hunhar görüntülerini yaşadı İstanbul...
Ve tabii Türkiye...
6-7 Eylül tarihimizin en karanlık günlerinden biriydi.
Bu vahşet ve karanlık günün, vandalizmin üzeri zaman zaman örtüldü veya örtülmeye çalışıldı.
Zaman zaman tarihimiz tersten yazılmaya tevessül edildi.
Hatta Türkiye'de yaşayan Rumlara karşı “kıyım” harekatının, boyutları sanki küçültülebilirmiş gibi
sadece “ basit bir yağma” noktasına indirgenmeye çalışıldı.
Ama olmadı.
Gerçekte, 6-7 Eylül'de sahne alan “derin devlet” tarafından “kanlı olaylar” kolektif hafızamıza
yanlış kazınmaya ve yerleştirilmeye çalışıldı.
Ama olmadı, olamadı.
Çünkü, 6-7 Eylül'deki “derin devlet” operasyonu, Pera’daki Rum işyerleri ve dükkanlarına yönelik
sistemli bir yağma hareketinden çok, İstanbul’da Rumların değişik semtlerde, yerleşik olduğu
bütün alanlara, evlere, iş yerlerine, kiliselere, okullara hatta mezarlıklara karşı girişilmiş kanlı bir
saldırıydı.
Düğmeye basılmış ve olaylar patlak vermişti.
Çünkü “derin devlet” işbaşındaydı.
Vesayet rejimi mesai yapmak (!) zorundaydı.
İstanbul’un büyük bir bölümünde, ellibinden fazla insanın giriştiği, bir o kadar da çapulcunun yer
aldığı bu saldırılarda, yaklaşık 15 kişi katledildi. 6-7 Eylül gecesi 200 kadar Rum kadınnıa
saldırganlarca tecavüz edildiği kayda geçildi.
Milyarlarca dolarlık zarara yol açıldı.
Rum nüfusunun kökü kazınmaya çalışıldı.
Bir anlamda başarıldı bile sayılır.
Rumlar kayıtsız şartsız Yunanistan'a gitmek zorunda kaldılar.
Vatan saydıkları topraklardan zorla sürülmüş oldular.
Tam 59 yıl geçti aradan.
evlet, hala bu kanlı olaylarla yüzleşebilmiş değil.
Hala bu olaylara karşı devletin bir “esnekliği” görülmüş değil.
Görüleceği de yok gibi.